26 Kasım 2007 Pazartesi

SİYASİ İKLİM VE ULUSLARARASI PAZARLAMA

Ülkenin politik yapısı diğer kanunlar gibi ticaret kanunlarını da etkileyebilecek, dış ticaret ve yatırım için kolaylık veya giriş engeli yaratacak düzeyde önem taşıyan işletmenin kontrol alanı dışındaki faktörlerden bir tanesidir. Geçmişte politik açıdan stabil sayılan çok sayıda ülke ekonomik değişmeler veya terörizmin yarattığı anarşi ve kaos ile yatırım yapan firmalar için risk yaratmış, bu durum firmaların zor duruma düşmesine ve hatta o ülkedeki faaliyetlerini durdurmasına yol açmıştır.

Pazara giriş engelleri içeren ülke yasaları, tarife oranlarındaki yükseklik, yabancı sermayeye yönelik yapılan sıkı kontroller ve yerli malı kullanımının teşvikine yönelik kampanyaların varlığı politik çevrenin yol açtığı, ihracatçı firma için olumsuzluk yaratan faktörler olmaktadır. Politik yapının yasal çerçeveyi belirlemesiyle beraber, tanıtım çalışmalarına dair konulan denetleme ve tüketici koruma yasaları da belirlenecektir.
Eğer ülkede sıkı bir denetim mekanizması varsa bu tip yasalara olan firmaların zorunlu iştiraki, firmaların o ülkeye özel olarak organizasyon yapısını yeniden düzenlemesine yol açabilir. Ülkedeki politik çevrenin yasaları etkilemesi bir dış çevre faktörüdür. Ülkedeki politik yapının stabil olmaması, sürekli hükümet değişiklerinin olması sonucu düzenli bir dış ticaret politikasının oturtulamamış olması da ihracat yapmaya istekli firmalar için bir olumsuzluk teşkil eder.

Ülkedeki iç huzursuzluk, terör olayları gibi sebepler de yine politik olarak değerlendirebileceğimiz giriş engeli taşıyan koşullardır. Ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri uzun yıllar bölgedeki terör olayları yüzünden yerli yatırımcının uzak durduğu bölgeler olmuştur. Son dönemde ülkemizde İstanbul’da HSBC Bankası Genel Müdürlüğü'ne yapılan saldırı da yine basında yabancı sermayeyi caydırma amacı taşıyan bir eylem olarak nitelendirilmiştir. Ülkedeki endrüstiyel ilişkiler, grevlerin yasallığı ve ticari birliklerin varlığı da ihracat yapmak isteyen firmaların ilişkilerini ve ülke değerlemelerini etkileyecektir.Ülkedeki bürokratik engeller, rüşvetin kamu çalışanları arasındaki yaygınlığı da önemli bir iç politika değişkeni olarak ihracatçının karşısına çıkmaktadır.

Ülkedeki iç huzursuzluğun yanı sıra dış politakadaki tutarsızlıklar ve ülkeler arasındaki kötü ilişkiler de ticari hayatı olumsuz etkileyebilmektedir. Komşumuz Ermenistan ile olan kötü ilişkilerimiz sonucunda iki ülke arasındaki ticari sınır açılamamış bu da iki ülke arasındaki muhtemel ticari faaliyetlere olumsuz yansımıştır.

Ülkeler arasındaki siyasi ilişkiler çeşitli ticaret, dostluk ve işbirliğini ilerletme gibi antlaşmalar çerçevesinde olumlu ticari yakınlaşmalar doğurabilmektedir. Bunun yanı sıra dünya siyasi haritasında tüm yaşanan değişiklikler, savaşlar, yeni kurulan ekonomik ve siyasi amaçlı uluslararası birlikler; ülkeler arasındaki ticari ilişkileri doğrudan veya dolaylı yoldan etkilemektedir. AB ( Avrupa Birliği ) de ilk başta AET ( Avrupa Ekonomik Topluluğu ) adı altında ekonomik bir oluşum olarak kurulmuş ve birlik üyesi ülkeler arasında ticari faaliyetlerin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda tek paraya geçiş süreci başlatılmış bu süreç de meyvesini AB ülkeleri arasında ortak olarak kullanılmaya başlayan “Euro” ile vermiştir. AB ülkeleri arasında daha önceden kullanılmaya başlanan “Gümrük Birliği” yasaları çerçevesinde birlik üyeleri ülkeler arasında dış ticaret vergileri kaldırılmış, yanı sıra da dış ticarete konu olan mallar açısından kalite standartları belirlenmiştir. AB ülkelerinde dolaşıma konu olan mallar belirlenen kalite standartlarını tutturamadığı takdirde mallar ticarete konu olamaz, mallar birlik içinde dolaşıma sokulsa dahi malların iadesi söz konusu olabilir ve böyle bir durumda söz konusu mallar tüm birlik üyeleri içinde geri iade ve toplatılma ile karşı karşıya kalacaktır. Ülkemiz 1996 yılından itibaren Gümrük Birliği’ne üyedir ve bu üyeliğimiz çok kereler ekonomi literatümüzde tartışılmaktadır. Öyle ki birliğe üyeliğin ülkemizi Avrupa ülkeleri için açık pazar haline getirdiği ve vergi oranları da düşeceğinden Avrupa’dan ithal edilecek malların ucuzlayacağı bunun da ithal mallara olan talebin artmasına yol açıp dış ticaret dengemizi bozacağına yönelik ciddi eleştiriler getirilmektedir. Bunun yanı sıra olumlu bulunan yönler olarak, ihracatçı firmalarımız için vergi yükünün kalkmasıyla beraber ihracat hacminin Avrupa Birliği ülkelerine yönelik olarak artma olanağının doğması ve üreticilerimiz için kalite standartlarının da arttırılma mecburiyetinin doğması gösterilmektedir.

Dünya haritasında son onbeş yıldaki önemli değişmelerin Türkiye açısından yeni pazar fırsatları doğurduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki eski SSCB ülkelerinin dağılması ve birer birer bağımsızlıklarını ilan etmesiyle beraber bu ülkeler, ülkemiz ihracatçıları açısından önemli birer pazar haline gelmiştir. Komünist ekonomik ve politik düzene sahip eski SSCB ülkelerinin bağımsızlıkla beraber dışa açılması ve ithal mallara olan talebin artmasının yanı sıra bu ülkelerde satın alma gücünün yüksek olmamasından dolayı daha ucuz ve dünya markası olamamış Türk malları Doğu Bloku ve Orta Asya ülkeleri tarafından ilk etapta talep gördü. Ancak bazı üreticilerimiz bu fırsatı kullanamayarak ucuz üretim yapmayı kalitesiz üretim yapmakla eşdeğer tuttular ve dışa açılmaya çok istekli de olsalar tüketicilerin her ithal ürünü kabullenemeyeceği ve de mutlaka bir kabul edilebilir minimum kalite algısına sahip olduklarını unuttular. Buna örnek olarak ilk dönemde Karamanlı bisküvi üreticilerimizin kalite standartı düşük ürünleri Orta Asya Türki cumhuriyetleri tüketicilerine sunmalarını örnek gösterebiliriz. Bu kalitesiz ürünlerin geri iadesi sonucunda söz konusu ülkelerde Türk mallarına yönelik olarak bir “kalitesiz” önyargısı oluşmuş, bu önyargı da bu ülkelere mal satmayı düşünen firmaların önünü tıkamıştır. Burada dış ticaret ateşelerinin önemi ortaya çıkmaktadır. İhracat yapılan ürünlerin kalite kontrolünün yapılması ve hataların telafisi açısından çözüm yollarının bulunması ihracatçı ülke dış ticaret yetkililerinin ve ihracatçı firmaların ortak sorumluluk alanına girmektedir.

GÖKHAN KILLIOĞLU

Hiç yorum yok: